
Pendik vip escort kalabalık sokaklarında, kimsenin dikkat etmediği genç bir kadın yürüyordu. Üzerindeki siyah mont yıpranmış, saçları dağınıktı. Gözlerinde ise geceden kalma bir yorgunluk… Adı Duygu idi. Henüz 23 yaşındaydı hırçın ama yıllardır sanki aynı gecenin içinde yaşıyordu. Gündüzleri sessizdi, geceleri görünür hâle geliyordu. Çünkü ancak geceleri birileri ona para veriyordu.
Duygu, Erzincan’da doğmuştu. Annesi küçük yaşta vefat edince, üvey annenin yanına verilmişti. O evde büyümemişti; sadece dayanmıştı. 16 yaşında kaçtı. Kaçarken yanında sadece bir sırt çantası ve hiç konuşmadığı acıları vardı. İstanbul’a gelişi bir umut değil, hayattan son bir kaçıştı.
İlk zamanlar garsonluk yaptı. Kirasını ödeyemediğinde dışarıda kaldı. Pendik escort bir parkta sabahladığı gece tanıştı onunla — başka bir kadın. “Gece çalışırsan kolay para kazanırsın” dedi. Önce reddetti. Sonra bir gün aç, cebinde beş kuruşsuz, sabahı beklerken donmak üzereyken kabul etti.
Duygu, artık bir “gece kadınıydı”. Herkes onu yargılarken kimse “neden?” diye sormuyordu. Ama o her gece Pendik’in sokaklarında yürürken kendi kendine soruyordu: “Bu hayat mı? Bu son mu?”
Zamanla yüzündeki ifade donuklaştı. İnsanlara değil, yerlere bakarak yürümeye başladı. Umut onun için unutulmuş bir kelimeydi.
Bir sabah Pendik escort sahilinde, bankta otururken bir yaşlı kadın yanına geldi. “Evladım iyi misin?” diye sordu. Duygu, yıllardır bu soruyu duymamıştı. Gözleri doldu ama cevap veremedi. Kadın, cebinden bir kart çıkardı:
“Pendik Kadın Dayanışma Derneği – Yalnız değilsin.”
O gün gitmedi. Ama o kartı sakladı. Günler sonra, dayanamayacak hâle geldiğinde kapıyı çaldı. İçeridekiler onu dinledi. Anladı. Psikolojik destek aldı. Sonra aşçılık kursuna yazıldı. Elleriyle ekmek yaptı. Ve ilk kez yaptığı şeyi utanmadan anlattı: “Bugün kek yaptım.”
Bir yanıt yazın