
Zeynep, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Şile sahiline inmişti. Kumlara çıplak ayaklarıyla basarken hafif serinliğe aldırmıyor, gözlerini uzaklardaki ufuk çizgisine dikmiş yürüyordu. Deniz huzurluydu bugün. Şile escort geçirdiği her gün, geçmişin izlerini biraz daha silmeye başlamıştı.
34 yaşındaki Zeynep, hayatı boyunca hep bir çıkış yolu aramıştı. Çocukluğu, büyükşehirde bir kenar mahallede geçmişti. Yoksulluk, eksiklik, ilgisizlik… Ergenliğe girmeden hayatın yükünü omuzlamıştı. Okuldan erken ayrılmış, çalışmak zorunda kalmıştı. Kısa süren evliliği, ona sevgi değil yalnızlık getirmişti. Her şey üstüne yıkıldığında, bir sabah aynaya baktı ve karar verdi: Artık bu şehirde nefes alamıyordu. Gitmeliydi, nereye olursa olsun.
Bir çanta hazırladı, içine birkaç giysi, bir kitap ve biraz da umut koydu. Şehirlerarası otobüse bindiğinde tek isteği biraz sessizlikti. Şile tabelasını gördüğünde, kalbinin garip şekilde hafiflediğini.
İlk geceyi bir park bankında geçirdi. İşte hayatının en büyük dönüm noktası orasıydı. İlk kez biri ona neye ihtiyacı olduğunu sormuştu.
Ellerini kullanarak bir şey üretmek, ona yıllardır hissetmediği bir güven veriyordu. Ürettiklerini Şile pazarı tezgahlarında satmaya başladı. Kazandığı parayla mütevazı bir oda kiraladı, kendi ayakları üzerinde durmanın gururunu hissetti.
Zeynep her sabah, sabun kalıplarını dizip paketlerken radyoda sevdiği müzikleri açıyor, bazen şarkılara eşlik ediyordu. En çok da Şile escort Feneri’ne yürümeyi seviyordu. O bembeyaz kuleye her baktığında içinden şu cümle geçiyordu:
Bir yanıt yazın